AKSARAY EVLERİ
Uzun bir tarihi geçmişe sahip olan Aksaray, aynı zamanda Türk Mimarisinin güzel örneklerini sergileyen önemli merkezlerden biridir. Şehirde özellikle Anadolu Selçuklu ve Beylikler Dönemi taş işçiliğinin en güzel örnekleri yer almaktadır. Şehrin merkezini oluşturan Ulu Cami çevresinde kümelenmiş mahalleleri ve daha sonrada kenarlara taşmış eski mahalleler dar ve yer yer düzensiz sokakları ve bu sokaklar boyunca dizili kalın taş duvarlı evlerden meydana gelmekteydi. Ancak bu kalın duvarların ardında kalan ve dışarıdan neredeyse pek görünmeyen evleri anlamak için içeri girerek ziyaret etmek gerekir. O zaman göz zevkinizi okşayan muhteşem yapılarla karşılaşılır. Evlerin birçoğu mütevazi tarzda inşa edilmişlerse de şehirde epeyce büyük iki katlı konaklara da rastlanmaktadır.
Aksaray evleri kendine özgü bir karakter taşır. Güneydoğu Anadolu evleriyle benzerlik gösterse de bu benzerlik daha çok taşın her iki durumunda ustaca ve yaygın kullanımından kaynaklanmaktadır.
Evler genel planlarıyla dışa tümüyle kapalı, kalın ve yüksek duvarlı, avlu çevresine dizili sofa ve odalardan oluşmaktadır. Kimi evlerde avlu duvarlarının kalınlığı 1,20 metre, yüksekliği de 5-6 metreyi bulmaktadır. Pencerelerin tümü avlu yönünde ve parmaklıklıdır. Bu yapılaşma tarzı, tüm Anadolu’da olduğu gibi dışa kapalılıktan ve korunma güdüsünden kaynaklanmaktadır. Ancak daha yeni yapılar, üst kat pencereleri ve çıkmalarla sokağa açılmıştır. Genellikle günümüzde ayakta kalan evler de bu türün örnekleridir. Evlerin sokak yönleri ve avlu yüzleri kesme yonu taşındandır. Su basman bölümlerinde 50 cm’ye kadar rutubete dayanıklı Karataş kullanılmıştır. Döşeme ve avlular, değişik taşlardan yapılmıştır.
Aksaray evleri genel olarak üç ana bölümden oluşur:
Ortada avluya açılan büyük, dikdörtgen planlı sofa adı verilen büyük bir oda, evdeki kapalı mekânların çekirdeğini oluşturur. Evin en önemli mekânı olan, aynı zamanda diğer odalara geçiş imkânı veren sofanın bir yanında harem odası (oturma ve yatak odası), diğer yanında mutfak bulunur. Bu iki yere de ortadaki sofadan geçilir. Sofa yalnız girildiği yönde ışık alan ve üç yanı sedirle çevrili bir yerdir. Çoğunlukla bu esaslı üç mahalden sonra evler, ekler yapılarak genişletilmiştir.
Günümüzde kenar mahalle ve köy evleri bu üç mekânla eski evleri andırmaktadır. Girişte salon (sofa), sağ ve solda mutfak ve yatak odaları mevcuttur. Sofalar yalnız kapı ve kapının üzerindeki pencerelerle aydınlatılırlar.
Sofa üç bölümden oluşmaktadır: Birinci bölüm, seki altı denilen taşlık bölümdür. Burası sık sık yıkanır, sular delikli taştan akıtılır. Üç yanında taştan kademeler bulunur, buralara ayakkabılar sıralanır. Taş kademelerin üzerinde literekli denilen raflar vardır. Buralara bakır kaplar sıralanır. Seki altından mutfağa ve hareme, iki basamakla da sofaya geçilir. İkinci kısım seki altından iki kademe ile çıkılan ve asıl oturulacak yer olan tahtalı kısımdır. Yaz aylarında kullanılmak üzere açık mutfakların yapıldığı da görülmektedir.
Üçüncü kısım sofanın arka yüzündeki oymalı ahşap bölmeden sonra gelen kısımdır ki, buranın alt kısmına dolaplar yerleştirilmiştir. Yan duvarlara gömülü yine yüklük denilen büyük dolaplar yataklar içindir. 75 cm derinlik, 1,50 m genişliktedirler. Türk evlerinde eskiden karyola olmadığına göre, her yatılan odada bu yüklüklere gerek duyulmuştur. Yataklar yere serilir ve sabahleyin toplanarak yüklüğe kaldırılır. Sofalardaki küçük girintilere kitap ve değerli eşyalar konur.
Selamlık kimi evlerde tek bir oda, kimilerinde ayrı bir yapı, bir bölümünde ise ikinci kat biçimindedir. Evler iki katlıysa, kat aralarında silmelerle belirginleştirilmiştir. Daha sonraki yapılarda ikinci kat, ince işlemeli taş konsollara oturan çıkma biçimindedir. Konsol araları ahşap kirişlidir. Ayrıca yapının dışında konsollara oturan taş bacalar, evin ayırıcı öğelerindendir.
Dikdörtgen pencereler, demir parmaklıklı ve kanatlıdır. Kışın kanatlar kapatılır daha küçük pencereler aydınlık için bırakılır. Sofa ve odaların duvarları ağaç kaplamalıdır. Pencere çerçeveleri ve kapılarda duvar kapılarıyla uyumludur. Sofa kapıları süslemeli olup özenli bir işçilikle yapılmıştır. Ahşap ana kapı oymalı ya da iç içe dikdörtgen geçmelidir.
Odalar, taş ya da ahşap döşemelidir. Tavanlarda değişik yapım teknikleri uygulanmıştır. Kimi evlerde ahşap kirişlerin üstü, volkanik bir yapı malzemesi olan ve suyu emen kefeki taşıyla kaplıdır. Kimi evlerde ise kirişler, ahşap kaplamalarla örtülmüştür. Tavanlar göbekli ya da çıtakarı tekniğinde süslemeli ve boyalıdır.
Harem odası seki altına göre 50 cm yüksektedir. Arkadaki ikinci kısım genellikle çocuk odası olarak kullanılır.
Mutfak oldukça büyüktür. Zemin seviyesi seki altı ile aynıdır. Çoğunlukla üç kısımdır: Birinci kısım işlerin görüldüğü ve kapların yıkandığı taşlık bir kısımdır (Burada Evliya Çelebi'nin beyanına göre Bursa gibi Aksaray evlerinin de akarsuyunun bulunduğunu hatırlatmak gerek). Burada da seki altındaki suların gitmesi için bir delikli taş vardır. ikinci kısım ise oturulan ve seviyesi 50-60 cm kadar yükseltilmiş, döşemesi ahşap olan kısımdır. Üçüncü kısma gelince: Bu kısım yiyecek ve zahire ambarı olarak kullanılır. Mutfaktan genellikle 2-2,5 m aşağıda bulunan ve sofanın altına rastlayan yerel deyimle "zembil" denilen bodruma inilir. Zembil bugünkü adıyla kiler; buzdolabının olmadığı o devirde yiyecekleri saklamak için serin, mükemmel bir yerdir.
Hamam eski evlerde bahçeye açılmaktadır. Çünkü çamaşır bahçede yıkanmaktadır. Diğer yandan mutfakla ilgilidir. Çünkü mutfakla hamam duvarı arasına konan kazan mutfaktan ısıtılmaktadır. Daha mütevazı evlerde ise hamam harem odasının bir köşesinde yer almaktadır. Yaz aylarında kullanılmak üzere açık mutfakların yapıldığı da görülmektedir.
Bahçede üstü örtülü yanları açık olan teras biçimli köşkler vardır. Buralarda yazları oturulur ve yatılır. Köşklerin pek basit olanları olduğu gibi, zarif ve mükemmel olanları da vardır.
Çatı toprak damlıdır. Kirişlerin üstüne kefeki taşı, taşların üstüne de toprak döşenir. En üste tuz atılmış çamur sıva yapılır. Tuz, toprağın kuruyup çatlamasını ve nemin alta geçmesini önler. Yuvak taşıyla loğlanan damlar çörtenlere doğru hafif eğimlidir. Çörtenler yalın ya da hayvan başı şeklindedir. Geleneksel Aksaray Evlerinin büyük bölümü günümüzde yıkılmak suretiyle ortadan kalkmıştır. Ancak ayakta kalanlar ve korumaya alınanlar bu kültürün yansıtılması ve gelecek kuşaklara aktarılması bakımından son derece önemli bir mirastır.