Aksaray İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Doğumu, Çocukluğu ve Eğitimi

Asıl adı Hamîdüddin olan Somuncu baba, 1349 yılında Kayseri’nin Akçakaya köyünde dünyaya gelmiştir. Ebû Hâmid künyesi de kendisine aittir. Belgelerin bir kısmında Şeyh Hamd-i Veli, bir kısmında da Şeyh Hâmidüddin-i Veli olarak geçmektedir. Ancak, ister tabakat kitapları olsun isterse diğer belgelerde geçen Hâmid-i Kayserî, Ebu Hamîd-i Veli, Şeyh Hamîd-i Veli, Hamîd-i Aksarayî, Hamîdüddin-i Aksarayî, Ebu Hamîd Aksarayî, Hamîdüddin bin Musa, Somuncu Baba, Ekmekçi Koca isimleri tamamen burada bahsi geçen Somuncu Baba’ya aittir.  Babasının adı Şeyh Şemseddin Musa El- Kayserî olup Horasan erenleri gibi Anadolu’ya gelen tasavvuf büyüklerindendir. Annesi’nin adının ise Aden Banu olduğu nakledilse de kesin değildir.

Şemseddin Musa hazretlerinin Kayseri’ye geldiği dönemlerde Horasan erenleri, Yesevi dervişleri ve Alperenler, Dar’u-l cihad kabul edilen Anadolu’ya gelerek maddi fetihten önce manevi fethi gerçekleştiriyordu. İşte bu Horasan erenlerinden biri de Şemseddin Musa idi. Şemseddin Musa, Anadolu’nun merkezi sayılacak bir yer olan Kayseri’ye yerleşmişti. Ebheriyye tarikatına mensup olan Şemseddin Musa’nın soyu 24. kuşaktan peygamberimize dayanmaktadır.

Şeyh Hamideddini Aksarayî ilk tahsilini ve tasavvuf neş’esini babasından almıştır. İlk tahsilini ve tasavvuf neş’esini babasından aldıktan sonra ilmin ileri basamaklarını Kayseri ulemasının yanında sürdürmüştür. Fen ve tabiat ilimlerini de Kayseri’de çeşitli müderrislerden okumuştur.

Devrinin önde gelen âlimlerinden “mütavil” ilimleri öğrenmiş; özellikle Tefsir, hadis ve fıkıh dersleri alarak medrese öğrenimini de tamamlamıştır. Çocukluğundan itibaren babasıyla birlikte okuduğu Arapça ve Farsça kitaplar bu dilleri iyi seviyede öğrenmesini sağlamıştır. Kendisine atfedilen “Kırk Hadis Şerhi” kitabı ve Bursa Ulu Camiinin açılışı sırasında hutbede Fatiha suresinin tefsirini yapması hem Arap diline hâkim, hem de hadis ve tefsir ilimlerinde yüksek bir birikime ve âli derecelere sahip olduğunu göstermektedir.

Babası vasıtasıyla Sühreverdiyye’nin Ebheriyye koluna intisab etmiştir. Ebheriyye, Halvetiyye’nin manevi silsilesinde yer alan Ebu Reşid Şeyh Kudbuddin Ebheri tarafından kurulan tarikatın adıdır. Somuncu Baba Ahmet Yesevi’nin meşrebinden giden babası gibi, felsefe yerine hikmeti tercih etmiştir. 

Somuncu Baba, Kayseri’de ilmi hayatını tamamladıktan sonra bir müddet Aksaray’da bulunmuş, bu sırada bir müderris olan Mahmud Mazdekâni hazretlerinin kızı Necmiye sultan ile evlenmiştir. Bu evlilikten Yusuf Hakiki ve Halil Taybî adında iki çocuğu dünyaya gelmiştir.

İçinde duyduğu ve zahiri ilimlerle dolmayan boşluk hissini tatmin etmek için bir arayışa yönelmiştir. Bu arayışın tohumları çocukluk yıllarında babasıyla tedris ettiği tasavvuf dersleri ve sohbetleriyle atılmıştır.

Çocukluktan gelme bir iştiyakla mürşid aramaya başlamış, ilmini ve tasavvufî bilgisini artırmak için şarkın mühim ilim ve irfan merkezlerinden biri olan Şam’a gitmiştir. Çünkü o dönemde zahiri ve batıni ilimlerde sülûka ermek isteyen talebeler, Arap ve Acem beldelerine ilim ve irfan için seyahatler yapardı. Oralarda ilim erbabı ve marifet ashabıyla sohbetler eder, tahsili ilim ve talibi marifet eylerlerdi. Somuncu Baba da aynı yolu takip ederek ilim alanındaki çalışmalarını Şam, Tebriz ve Erdebil’de sürdürecektir.