Şeyh Hâmid-i Veli Kayseri’deki hizmet ve gayretlerinin ardından 1395’li yıllarda Hacı Bayram-ı Veli ile beraber Osmanlı Devleti’nin başkenti olan Bursa’ya hicret eder. Peygamber efendimizin “İnsanların içinde bulunup, onların bela ve sıkıntısına tahammül eden mü’min, dağ başına çıkıp insanlardan uzak yaşayan mü’minden daha hayırlıdır.” tavsiyesini benimseyen Şeyh Hâmid, ictimâî ve siyasi açıdan son derece hareketli bir merkez durumunda bulunan Bursa’ya gidişi, manevi bir işaret olup boşuna değildir.
Bursa’ya varınca sessiz bir köşede bir ev edinir ve bir de fırın yaptırır. Somuncu Baba'nın fırını, Molla Fenârî Mahallesinde, Ali Paşa Çınarı civârında olup, iki gözlü idi. Fırının bitişiğinde de, ibâdet ettiği bir odası vardı. Odanın kıble cihetinde nefsini terbiye etmek için kullandığı bir çilehânesi vardı.
Şeyh Hamidi Veli evinin bitişiğine yaptırdığı fırında ekmek yaparak geçimini sağlar. Merkebiyle dağdan odun getirir, geceleri hamur yoğurur, ekmek pişirir ve ertesi sabah da satardı. Pişirdiği ekmekleri çarşı Pazar gezdirip satarken “Somunlar Müminler!” diye söylemesi zaman içinde onun bu isimle anılmasına sebep olacaktı. Yaptığı ekmeklerin lezzetine doyum olmazdı. Somuncu Baba ekmek satmaya başlayınca, herkes peşinden koşar, ekmeğini kapışırdı.
Somuncu Baba, tasavvufun yüksek makamlarında bir veli olmasına rağmen bunu halktan gizliyordu. Hep, halk içinde Hak ile olmağa gayret ediyordu. Böylece onun başka bir yönü daha ortaya çıkıyordu. Somuncu Baba’nın bu gizlenme tavrı onun Melamilik anlayışına sahip olduğunu göstermektedir.