XIV. yüzyıl Türk İslam kaynaklarında geçen Aḳṣarā (آقصرا ) biçimi, ancak XV. yüzyıldan sonra Âşıkpaşazade’nin Tevârîh-i Âl-i Osmân’ında, Neşrî’nin Kitâb-ı Cihânnümâ’sında ve Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sinde artık آقسراى (Aḳsarāy) biçimini almıştır. Şehrin adındaki bu değişiklik, adın Türkçe ak ile Farsça serāy sözleriyle birleştirilmesinden kaynaklanmaktadır. Başlangıçta İslam kaynaklarında Aḳṣara adındaki /s/ sesi genellikle ص harfi ile yazılırken adın XV. yüzyıldan itibaren Türkçe ak ile Farsça serāy sözleriyle birleştirilmesinden sonra bu sesin س harfiyle karşılanması son derece dikkat çekicidir. Bunda kuşkusuz adın bu bölümünün Farsça serāy sözüne bağlanması ve bu sözün de س harfiyle yazılması etkili olmuştur.
Şehrin Ta Aksara ve Taksara (τά ʾʹΑξαραve τάξαρα) adları Türklerin bu bölgeye yerleşmesinden sonra kulakta bıraktığı ses izleniminin yarattığı çağrışımdan faydalanılarak Türkçe ak ve Farsça serāy kelimelerinden kurulan Aksaray tamlamasıyla değiştirilmiş, böylece Türkçeleştirilmiştir.
Tarih boyunca değişimini izlediğimiz bu adın yerlileştirilmesinin izlerini bir halk anlatısında buluyoruz. II. İzzettin Kılıçarslan’ın Aksaray’daki imar hareketi sırasında inşa ettirdiği binaların parlaklığı, aydınlığı, göz alıcılığı, şehrin adının Aksara biçiminden Aksaray biçimine dönüşmesinde etkili olmuştur.
Kaynaklar umumiyetle Aksaray şehrinin II. Kılıç Arslan tarafından adeta yeniden kurulduğuna işaret etmektedir. Haçlı seferleri sırasında II. Kılıçarslan başkent Konya dışında askeri bir üs kurmayı düşünür. Bunun için de günümüzdeki Aksaray’ı seçer. Anonim Selçuknâme’de Aksaray’da kervansaraylar ve pazarlar kurduğu belirtilmektedir. Ayrıca dönemin kaynaklarında II Kılıç Arslan’ın, Aksaray’da camiler, kervansaraylar, bedestenler yaptırdığı ve kalesini tahkim ettirdiği belirtilmiştir. Ayrıca şehre seyitler, gaziler, âlimler, tüccarlar getirterek yerleştirmiş ve adeta şehri yeniden kurmuş; şehre gayri gayrimüslimlerin, hüviyet ve asaleti belirsiz kimselerin girmesine müsaade etmemiştir. Her zafer dönüşünde Aksaray’a uğrar, şenlikleri burada başlatır. Şehir de “Zafer Yurdu” manasına gelen Darü’z-Zafer ve Darü’l-Cihad unvanlarıyla anılmaya başlanmıştır.
Kılıçarslan burayı o kadar çok sevmektedir ki, kötü niyetli kişilerin bu kente giremeyeceğine dair bir ferman çıkartır. Suç işleyenin hemen başı vurulacaktır. Evliya Çelebi’nin anlattığına göre bu amaçla sarayın giriş kapısının iki yanına tunçtan iki aslan heykeli yaptırır. Bunlar şehre gözcülük eder, kötü niyetli kişiler kente girdiklerinde aslanlar ağızlarından çıkardıkları alevlerle onları yakar, kül ederler. Bu yüzden iyilerin, doğruların, Salihlerin yaşadığı Aksaray’a “İyilerin yurdu” , “Salihlerin yurdu” anlamına gelen “ŞEHR-İ SÜLEHA” adı verilmiştir.