Aksaray İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Güzelyurt

Güzelyurt (Gelveri) yaşam hakkında ilk kesin bulgular Hıristiyanlıkla beraber başlar. Ancak yörede bulunan obsidien ve çanak çömlek parçaları bize bu yörede yaşamın Paleolitik çağda var olduğunu kanıtlar. Eski adı Karballa, daha sonra Gelveri olan Güzelyurt, Paleolitik Çağdan beri insanlara yurt olmuştur. Şu andaki ilçe önemli bir Neolitik (M.Ö 6500–5000) yerleşim merkezi üzerine kurulmuştur. Bu bölge Hitit, Pers, Kapadokya Krallığı, Eski Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Medeniyetlerine beşiklik yapmıştır. M.Ö. 2000’den itibaren bölgede Hititlerin yaşadığını Güzelyurt içerisinde, Sivrihisar yolu üzerinde bulunan Kulaklı Tepe’de iki kale kalıntısı ve Analipsis Tepesi’ndeki kilisenin üzerinde oturduğu duvarlardan anlıyoruz. Yine Mamasun Baraj Gölü çevresinde Hitit yazıtları ve kabartmaları vardır. Güzelyurt’un da içinde bulunduğu bölge M.Ö. VI.yy.’da Pers İmparatorluğu’na katılmıştır. Bu dönemde zaten var olan Feodal sistem daha da gelişmiş, köle satışı hızlanmış, bir yandan da bölgede Pers Ateşgedeleri (tapınma yeri) görülmeye başlanmıştır. Persler, Kapadokya insanını kültürel ve dini açıdan öylesine etkilemiştir ki, Büyük İskender’in bölgeyi işgalinde, halk İskender’e boyun eğmeyerek Pers soylularından birini kral kabul etmiştir. M.Ö. 332 yılında 10 Kapadokya krallığını kurmuşlardır. Bu dönemde halk siyasi olaylarda da daima Persleri desteklemiştir. M.Ö. 1. yy.’da bölge Roma İmparatorluğu topraklarına katılmıştır. Fakat kral gücündeki dini liderlerin (rahipler) yönetimi M.S. 2. yy.’a kadar azalarak da olsa devam etmiştir. Bu sıralarda köle durumunda bulunan halk arasında Aziz Paul’un bölgeye getirdiği Hıristiyanlık hızla yayılmaya başlamıştır. Hıristiyanlık ilk yıllarda büyük tepki görmüş, İmparatorluk tarafından resmi din olarak kabul edilinceye kadar bu dine inananlar, öncelikle Güzelyurt ve çevresi, Ihlara Vadisi, Peristrema Vadisi, Soğanlı gibi yerlerde saklanmışlardır. Zaman içinde Hıristiyanlık bu bölgede de Pagan dini ve Pers kökenli geleneklerden etkilenerek yeni bir anlayışa dönüşmüştür. Zaten tarihin başlangıcından beri çok değişik kültür ve dinlerin geçişine sahne olan bölgede bu durum kaçınılmazdı. Güzelyurtlu Gregorius Teologos ve Kayserili Basilus, birlikte ortaya koydukları fikirlerle zaman içinde Ortodoks Mezhebinin kurucuları durumuna gelmişler, buna bağlı olarak da ilk manastır hayatı Güzelyurt’ta başlamıştır. İmparator Teodosius tarafından Güzelyurt’ta 385 yılında Gregorius Teologos adına bir de kilise yaptırılmıştır. Oğul Gregorius, 329 yılında Arianzos adı verilen çiftlikte doğmuştur. VIII. ve IX. yy.’larda Müslüman Araplar, Bizans üzerine yaptıkları akınlar sırasında Torosları, Kilikya Geçidinden aşarak Melendiz Ovasına 11 iniyorlardı. Arap yol haritalarında Güzelyurt (Qualuari) Melendiz ovasında bir istasyon olarak gösterilmiştir. Roma’ın din üzerindeki baskısı, İkonoklast akımın başlamasına sebep olmuştur. Bu dönemde Aziz Gregorios’un ortaya koymuş olduğu dini sistem o kadar kuvvetlidir ki, bölge bu hareketten yara almadan kurtulmuş ve İkonoklast akıma karşı olan Hıristiyan din adamlarına sığınak olmuştur. XII. yy.’da Anadolu’ya hâkim olan Selçuklular, toprağı işlemeyi bilen Rumların göçünü önlemek için bazı imtiyazlar tanımışlardır. Böylece Hıristiyan ve Müslüman halk bir arada yaşamaya başladı. Belisırma’da bulunan St. Georges (Kırkdamaltı) Kilisesi buna iyi bir örnektir. Burada bulunan freskte, bölgenin o dönemdeki beylerbeyi olan Basil Güyakupos, Türk kıyafetleri içinde resmedilmiş ve freskin kitabesinde Sultan II. Mesut için çok yüksek ve çok asil bir sultan olarak söz edilmektedir. 1470 yılında Osmanlı hâkimiyetine giren Güzelyurt, bir müddet için Eratna ve Karaman Beylikleri’nin de toprağı olmuş, yine bu sıralarda Moğol akınlarına uğramıştır. Osmanlı döneminde, Güzelyurt’taki Hıristiyan nüfus, Lozan antlaşmasına kadar, daima Selçuklular döneminde buraya yerleştirilen Müslüman nüfustan fazla olmuştur. 1815 yılında yapılmış bir nüfus sayımında Hıristiyanların oturduğu 300 hane ve 100’den fazla kilise olduğu tespit edilmiştir. Buna karşılık, 12 13 Müslümanlara ait üç cami vardır. Bu haliyle Güzelyurt, çok eskiden beri gelmekte olan ve kültürel geleneklerini sürdüren bir Rum köyü olmuştur. XIX. yy.’da Hıristiyanlar, Selçuklu Dönemi’nde daha önce bir takım ayrıcalıklara sahip olmaları ve Osmanlı zamanında kapitülasyonlardan yararlanmaları, ayrıca askere gitmemeleri sebebiyle ekonomik üstünlüğü ellerinde bulunduruyorlardı. Güzelyurt’taki Rumların büyük çoğunluğu arazinin verimsiz olması sebebiyle büyük şehirlerde iş yapmışlar ve çok zengin olmuşlardır. Bu gelirlerin memlekete aktarılması neticesinde, önemli bir dini merkez olan Güzelyurt bölge ticaretini elinde tutar hale gelmiştir. Güzelyurt tarihi gelişmesini özellikle, Nenezili (bugünkü ismi Bekârlar Kasabası) din bilgini Aziz Gregorios Teologos’a (4. yy.) borçludur. Kendisine Gelveri’yi merkez olarak seçen bu aziz Hıristiyanlığın Anadolu’ da yayılmasını sağlamıştır. O dönemde manastır yaşantısının temelini atmıştır. İleri sürdüğü fikirler daha sonra Ortodoks mezhebini ortaya çıkarmıştır. İlçede ve Manastır Vadisi’nde Bizans ve Osmanlı döneminden kalma, kayalara oyulmuş elliye yakın kilise vardır. Ayrıca üç yeraltı şehri ve bir kaya camii bulunmaktadır. Yarı kayadan oyma, cepheleri işlemeli, yaşları 100 ile 200 yıllık Rum evleri, Kapadokya mimarisinin en güzel örneklerini teşkil etmektedir. İlçede ve yakın çevresinde bulunan tarihi eserler, Kapadokya’nın genelindeki bütün özellikleri içerirler. Osmanlının son dönemlerinde özel izinle para basabilecek kadar kuvvetli bir temele sahip olan bu dini sistem sonucunda, yalnızca merkezde 48 adet kilisenin varlığı saptanmıştır. 4,5 km. uzunluğundaki Manastır Vadisi ise, tarihte bir manastır ve pek çok kilise ile binlerce insanı barındırmıştır. 3. veya 4. yüzyıllarda ilk manastır yaşamının burada başlandığı söylenmektedir. 1924 yılına kadar, ilçede Rum ve Türk nüfus bir arada yaşamışlardır. Büyük Mübadele’de Rumlar, Yunanistan’ın Kastorya ve Kozan köylerinden gelen Türklere evlerini terk etmişlerdir. İlçede mübadele 1924 yılında yapılmış ve buradan göç eden vatandaşlar Yunanistan’ın Kavala şehrine bağlı Nea Kalvari’ye yerleştirilmiştir. Kurulan bu yerleşim alanı tamamen Türk dili konuşmakta ve her yıl düzenli bir şekilde uluslar arası Türk-Yunan Dostluk Festivali düzenlenmektedir.

Günümüzde “Yüksek Kilise” olarak bilinen “Analipsis Tepesi” ve civarında çok miktarda işlenmiş obsidiyenden işlenmiş taş baltalar ve seramik parçalara rastlanması bölgede “Kalkolitik Çağı” insanının yaşadığını göstermektedir. MÖ 2000'den itibaren Hititlerin yaşadığını Güzelyurt içerisinde Sivrihisar yolu üzerinde bulunan Kulaklı Tepe’deki kale kalıntısı ve Analipsis Tepesi’ndeki kilisenin üzerinde oturduğu duvarlardan anlıyoruz. Yine Mamasın Baraj Gölü çevresinde Hitit yazıtları ve kabartmaları vardır. Güzelyurt’un da içinde bulunduğu bölge MÖ 6. yüzyılda Pers İmparatorluğu'na katılmıştır. Bu dönemde zaten var olan Feodal sistem daha da gelişmiş, köle satışı hızlanmış, bir yandan da bölgede Pers ateşgedeleri görülmeye başlanmıştır. Persler, Kapadokya insanını kültürel ve dini açıdan öylesine etkilemiştir ki, Büyük İskender’in bölgeyi işgalinde, İskender'e boyun eğmeyerek Pers soylularından birini kral kabul ettiler. MÖ 332 yılında Kapadokya krallığını kurdular. Bu dönemde halk siyasi olaylarda da daima Persleri desteklemiştir. Hititlerin çok tanrılı dinlerinden sonra bu yıllarda ateşe tapmayı ve Tanrıya inanışı birleştiren “İpsistaryo” dini ortaya çıktı. Bu din, büyük toprak faaliyetleri arasında rağbet gördü. MÖ 17.yüzyılda da bölge Roma İmparatorluğu topraklarına katıldı. Fakat kral gücündeki dini liderlerin (rahipler) yönetimi MS 2. yüzyıla kadar azalarak da olsa devam etmiştir. Bu sıralarda köle durumunda bulunan halk arasında St. Paul’un bölgeye getirdiği Hristiyanlık hızla yayılmaya başladı. Hristiyanlık ilk yıllarda büyük tepki gördü. İmparatorluk tarafından resmi din olarak kabul edilinceye kadar bu dine inananlar, öncelikle Güzelyurt ve çevresi, Ihlara (Peristrema) Vadisi, Soğanlı gibi yerlerde saklanmışlardır. Zaman içinde Hristiyanlık bu bölgede de Pagan dini ve Pers kökenli geleneklerden etkilenerek yeni bir anlayışa dönüştü. Zaten tarihin başlangıcından beri çok değişik kültür ve dinlerin geçişine sahne olan bölgede bu durum kaçınılmazdı. Güzelyurtlu Gregorius Teologos ve Kayserili Basilus, birlikte ortaya koydukları fikirlerle zaman içinde ortodoks mezhebinin kurucuları durumuna gelmişler buna bağlı olarak ilk manastır hayatı Güzelyurt’ta başlamıştır. İmparator Teodosius tarafından Güzelyurt’ta 385 yılında Gregorius Teologos adına bir de kilise yaptırılmıştır. Güzelyurt hakkında ilk kesin bilgileri, Gregorius’un toprak ağası olduğunu ve başlangıçta İpsistariyo mezhebine bağlı olduğunu bazı mektuplardan anlıyoruz. Baba Gregorius Hristiyanlığı kabul ettikten sonra, Nazianzos Piskoposu olmuştur. 
Oğul Gregorius, 329 yılında “Arianzos” adı verilen çiftlikte doğmuştur. VIII. ve IX. yy. larda Müslüman Araplar Bizans üzerine yaptıkları akınlar sırasında torosları Kilikya geçidinden aşarak Melendiz ovasına iniyorlardı. Arap yol haritalarında Güzelyurt (Qualuari) Melendiz ovasında bir istasyon olarak gösterilir. Romanın din üzerindeki baskısı, İkonoklast akım’ın başlamasına sebep olmuştur. Bu dönemde Aziz Gregorios’un ortaya koymuş olduğu dini sistem o kadar kuvvetlidir ki, bölge bu hareketten yara almadan kurtulmuş ve İkonoklast akım’a karşı olan Hıristiyan din adamlarına sığınak olmuştur. XII. yy. da Anadolu’ya hakim olan Selçuklular, toprağı işlemeyi iyi bilen Rumların göçünü önlemek için bazı imtiyazlar tanıdılar. Böylece Hıristiyan ve Müslüman halk bir arada yaşamaya başladılar. Belisırma’da bulunan St. Georges (Kırk Damaltı) Kilisesi buna iyi bir örnektir. Burada bulunan fresk’de, bölgenin o dönemdeki beylerbeyi olan Basil Güyakupos, Türk kıyafetleri içinde resmedilmiş ve freskin kitabesinde Sultan II. Mesut hakkında“çok yüksek ve çok asil bir sultan” olarak söz edilmektedir. 1470 yılında Osmanlı hâkimiyetine giren Güzelyurt, bir müddet için Eratna ve Karaman beyliklerinin de toprağı olmuş, yine bu sıralarda Moğol akınlarına uğramıştır. Osmanlı döneminde Güzelyurt’taki hristiyan nüfus Lozan antlaşmasına kadar, daima Selçuklular döneminde buraya yerleştirilen müslüman nüfustan fazla olmuştur. 1815 yılında yapılmış bir nüfus sayımında hıristiyanların oturduğu 300 hane ve 100 den fazla kilise olduğu tespit edilmiştir. Buna karşılık, Müslümanlara ait üç cami vardır. Bu haliyle Güzelyurt, çok eskiden beri gelmekte olan ve kültürel geleneklerini sürdüren bir Rum köyüdür. XIX. yy. da hıristiyanlar, Selçuklu döneminde daha önce bir takım ayrıcalıklara sahip olmaları ve Osmanlı zamanında kapitülasyonlardan yararlanmaları, ayrıca askere gitmemeleri sebebiyle ekonomik üstünlüğü ellerinde bulunduruyorlardı. Güzelyurt’taki Rumlar’ın büyük çoğunluğu arazinin verimsiz olması sebebiyle büyük şehirlerde iş yapmışlar ve çok zengin olmuşlardır. Bu gelirlerin memlekete aktarılması neticesinde, önemli bir dini merkez olan Güzelyurt bölge ticaretini elinde tutar hale gelmiştir. 1924 mübadelesinden kısa bir süre önce kilise, Osmanlı Devletinden aldığı özel izinle para bastırdı. Kilisenin kontrolü ve garantisi altında 1 kuruş ve 10 para olarak tedavüle çıkan bu paranın üzerinde Aziz Gregorius’un resmi bulunuyor; Rumların yanısıra Türkler de kullanıyorlardı. Mübadele ile Yunanistan’a giden Rumlar, Kavala yakınlarında “Nea Kalvari” adıyla yeni bir köy kurmuşlar ve Güzelyurt’taki kilisenin aynısını oraya inşa ederek, buradan götürdükleri kutsal eşyaların teşhir edildiği bir müze kurmuşlardır. Bugün göç edenler ve hala hayatta kalanlarla onların çocuk ve torunları Güzelyurt’u ziyarete gelmekte ve bir bayram havasıyla karşılanmaktadır. Rumların göç etmesiyle birlikte Yunanistan’dan gelen Türk göçmenler de Rumlardan kalan evlere yerleştirilmiştir. Güzelyurt ve civarı günümüzde çok iyi tanınan Kapadokya bölgesinin tüm özelliklerini üzerinde toplar. Manastır Vadisi, iki taraflı yüksek kayaların arasında olan su ve söğüt ağaçları, ayrıca pek çok kiliseler Ihlara Vadisi Analipsis tepesi civarındaki “Peri bacaları, Göreme, Zelve gibi Kapadokya bölgesi yüzey şekillerine iyi bir örnektir. Jeolojik açıdan volkanik bir yapıya sahip olan Güzelyurt’da pek çok mesire yeri olabilecek olan ve güzel görüntülü yerler mevcuttur. İnşaa edilen gölet yöreye ayrı bir güzellik vermiştir. Hasandağı eteklerinde kurulmuş bulunan Güzelyurt, klimatizm yönünden önemlidir. Deniz seviyesinden 1485 m. yüksekliktedir. Burada tam bir yayla havası hüküm sürer. Bu haliyle bölge, ileride yapılacak kış turizmi için bir konaklama merkezi de olabilecek niteliktedir. İklim şartları Güzelyurt’ta pek çok değişik bitkinin gelişmesi için iyi bir ortam sağlar. İlkbaharla birlikte başlayan renk cümbüşü Ağustos ayına kadar devam eder. Sonbaharda ise ilçe kavaklık ve söğütlüklerin yanı sıra çeşitli meyve ağaçları ve üzüm bağlarının sararması ile bambaşka bir renge bürünür.

 

Bağlı Köy ve Kasabalar:

Alanyurt
Belisırma
Bozcayurt
Gaziemir
Ihlara
Ilısu
Selime
Sivrihisar
Ulukaya
Yaprakhisar

Önemli Telefon Numaraları:
- Kaymakamlık: (0382) 451 21 49
İlçe Belediye Başkanlığı: (0382) 451 20 19
İlçe Jandarma Komutanlığı: (0382) 451 22 58
İlçe Emniyet Amirliği: (0382) 451 22 68
İlçe Devlet Hastanesi: (0382) 451 24 23